|
|
|

Buhara Yanıyor romanı, Harzemşahlar Devletinin Cengiz Han eliyle yıkılışını, tahlilleriyle, analizleriyle birlikte geleceğe büyük bir ders şeklinde aktarır. Güçlü bir devletin sultanı olan Alaüddin Muhammed ordusunu toplayıp, Cengiz"le hiç karşılaşmadan kaçmış, ülkeyi felâkete sürüklemiştir. Oğlu Celaleddin"in ve aynı zamanda romanın kahramanı olan kumandan Temür Melik"in çabaları, Cengiz"in dehşet boyutundaki zulümleri, bir devletin basiretsiz idare yüzünden yıkılışı bütün canlılığıyla romanda aktarılır. Buhara Yanıyor romanında tüyleri ürperten bir çöküşün tarihi vardır. ihtişamlı Harzemşahlar Devleti"nin, inançlarına uygun olmaktan çıkan bazı geleneklere kapılması, Kıpçaklar ile Türkmenler arasında ırk probleminin yaşanması, Harzemşahı"nın saraya ve debdebeye düşkün olması, dolayısıyla da halktan kopuk bir yönetimin sergilenmesi, bu zaafları yüzünden de devrin en güçlü islâm Devleti olmasına rağmen, Cengiz Han"ın Moğol ordusuna yenilmesi, Buhara ve Semerkant gibi o devrin en mâmur ve ilim beşiği şehirlerin yerle bir edilirken, Harzemşahlar Devletinin tarihten silinmesi romanda can alıcı bir üslupla yansıtılır.
---------------------------------------------------------------------------
Elveda Buhara romanı, Buhara Yanıyor’un devamıdır. Bu romanda yıkılan devletten yeni bir devlet oluşturma çabası anlatılır. Babasının ölümünden sonra orduyu toparlayan ve yer yer Moğollar’ı bozguna uğratarak yeniden bir devlet kuran Celaleddin Harzemşah ve Temür Melik’in, bu sefer ırk ve kardeş kavgalarıyla yenilişi romanın konusudur. islâm devletleri birbirine yardım etmez. Harzemşahlar devletini yeniden kuran Celaleddin Harzemşah, Moğollar’ı yener ama Moğolların sebeb olduğu bir ihtilâf yüzünden istemeyerek savaş etmeye zorlandığı Selçuklulara yenilir. Böylece Harzemşahlar devleti yeryüzünden silinir. iki kardeş devleti birbirine düşüren Moğollar, daha sonra Selçukluları da, başka devletleri de yutacaktır.
--------------------------------------------------------------------------

Merhaba Söğüt romanı Gündüz Alp ve Ertuğrul önderliğinde Kayıhan boyunun Moğol belâsından yurtlarını bırakıp Anadolu"ya göç edişini, göç esnasında yaşanan sıkıntıları, ayrılıkları, nihayet Selçuklu Sultanının, yardımları karşılığında onlara Domaniç ve Söğüt"ü yurt olarak vermelerini bütün detayları ile yansıtır. Ortaasya"dan Anadolu"ya göç, Domaniç ve Söğüt"e yerleşim ve Osmanlı Devletinin çekirdeğinin atılışı romanın asıl temasıdır. Buhara Yanıyor ve Elveda Buhara romanlarında anlatıldığı gibi, Cengiz Han ve daha sonra oğulları, birbirlerine düşen islâm Devletlerini teker teker yutar. Birbirlerine destek yerine köstek olan müslüman devletleri tarihten silerek, müslümanlar adına karanlık bir dönem başlatır. Moğol zulmünden kurtulabilen müslümanlar ata yurtlarını terketmek, barınabilecek yer bulmak için göç yollarına düşmek zorunda kalmıştır. Elveda Buhara diyenler, başka yerlere merhaba demek için uzun yollara düşerler. Merhaba Söğüt romanı işte bu kargaşa dönemini ele alır. Göç eden kavimlerin arasında, pek adı sanı bilinmeyen, diğerlerine oranla sayı olarak da az olan Kayı Aşiretinin, Harzem illerinden Güneşin Battığı Yere yaptığı göçün hikayesidir Merhaba Söğüt. Devlet müjdesi alan, dervişler ve rüyalar vasıtasıyla yol gösterilen, bir yurt tutmadan çok, bir devlet kurma hedefine yürüyen bir aşirettir Kaya Alp"in Kayı Aşireti. Gündüz Bey önderliğinde yollara koyulur, o ölünce Beylik için işaret edilen üçüncü oğlu Ertuğrul"la devam edilir ve sonunda Söğüt"e varılır. Yedi bin kilometrelik meşakkatli yolculuk, yeni bir devrin başlangıç yolculuğudur. Bu yolculukla tarih yeni bir döneme girecektir. Göçün sıkıntısı, bıkkınlığı, ihtilâflar, mücadeleler, Moğolların baskınlarına karşı koymalar, âdeta yaşanıyormuşçasına ele alınır Merhaba Söğüt romanında. Romanda işlenen en can alıcı bölüm ise, Gündüz Bey"in ölümünden sonra aşiretin bölünmesi, göçe devam edilecek mi, geriye mi dönülecek konusunda yapılan tarihî meşveretin anlatıldığı bölümdür. Baba oğlundan, anne kızından, kardeş kardeşten, aşiretin iki manevî önderi sayılan Yahşi Hoca ile Bodur Hoca birbirinden, Ertuğrul ağabeylerinden ayrılmıştır ve göçe devam diyen topu topuna dört yüz çadır kalmıştır. Bu ayrılıktan, yorgunluktan, meşakkatten sonra yola devam eden dört yüz çadırlık aşiret yedi bin kilometrelik tarihî göçü tamamlayacak ve Söğüt"e merhaba diyecektir.
--------------------------------------------------------------------------

Endülüs dönemini anlatan tek romandır. Endülüs’ün son devleti Gırnata’da yaşanan olaylar, taht kavgası, ihtişamlı köşkler ve saraylar inşa edilirken, savaşçılık ruhundan uzaklaşılması, ispanyol kraliçesine özenen Ayşe Emir, ispanyolların yaşam biçimini benimseyen Endülüslüler, tahtı ele geçirmek için düşmanla işbirliği yapan Sultanlar ve nihayet Gırnata’nın da elden gidişi can alıcı biçimde romanda yansıtılır.
-------------------------------------------------------------------------

Bu roman, Sultan Alparslan dönemi Selçuklu Devleti'nin durumunu, Bizanslılarla yapılan Malazgirt Savaşı'nı yansıtır. Uzların elinde beş yıl esir kaldıktan sonra köyüne dönen ve döndüğünde karısının Uzlarca öldürüldüğünü, oğlunun da kaçırıldığını öğrenen Abdurrahman'ın maceralarıyla dönemin sıkıntıları, karışıklıkları, Sultan Alparslan ve Malazgirt Savaşı anlatılır.
Selçuklu Abdurrahman ile o esirken kaçırılan oğlu Tekin'in birbirlerini tanımadan karşılaşmaları, iki düşman olarak karşılıklı savaşmaları, garip bir hisle birbirlerine yakınlık duyup öldürmek üzereyken affetmeleri, sonra dost olmaları olayların örgüsü içinde Türklere Anadolu kapısını açan Malazgirt Savaşı etraflı bir şekilde ele alınır.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 5 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|